Pages

8 Ağustos 2014 Cuma

Doğumdan sonra ‘seks isteği’ kaç ay sonra geliyor

Prof. Dr. Cihat Ünlü, kadınların doğum sonrası cinsel ilişkiye, doğru zamanda başlaması gerektiğini söylüyor.

Doğum sonrasında, cinsel istekte bir süre azalma olabilir. Bu azalma genel olarak psikolojik kökenlidir. Seks isteği, 12'ci haftadan sonra eski haline döner. Emzirme döneminizde yükselen süt hormonu, östrojen hormonunu baskılayarak vajende kuruluklara yol açabilir. Bu kuruluğa karşı rahatlatıcı bir önlem olarak gliserin kullanılabilir. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Cihat Ünlü, kadınların doğum sonrası cinsel ilişkiye, kendilerini hazır hissettiklerinde başlamasının hem kendileri hem de eşleri için olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi.

Çiftlerin doğumdan sonra yeniden sekse başlarken, birbirlerine gösterdikleri anlayış ve uyum (özellikle erkeğin) çok önemlidir. Prof. Dr. Ünlü, doğum sonrası kanama tümüyle kesilmeden önce ilişkide bulunmanın doğru olmadığını belirtiyor. Genel olarak vajinanın iltihaptan koruyucu ortamı, kanama sırasında etkileniyor. Mikroplara karşı koruyuculuğu azalıyor. İlişki için kanamanın bitmesini beklemek gerekiyor. Bu sayede iltihaplı hastalıklardan korunmak mümkün olabiliyor.

Emzirirken Nasıl Korunurum?
Emzirme döneminde korunma hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cihat Ünlü, ister sezaryen, ister normal olsun; doğumlardan sonra vücudun toparlanması için en az bir yıl süre ile yeni bir gebelik önermediklerini söylüyor. Çünkü ancak bir yıl içinde vücut tam olarak kendini toparlayabiliyor.

Prof. Ünlü, emzirme sırasındaki korunma yolları hakkında şu bilgileri veriyor:

- Bebeğinizi emzirmeniz, doğumunuz sonrası 3 aya kadar hamilelikten korunmanızı sağlar. Bu süre sonunda da koruyuculuğu azalarak devam eder, çünkü "ovulasyon (yumurtlama)" genellikle üçüncü aydan sonra başlar. Beş ve altıncı aylardan sonra normal periyoduna döner.

- Spirali doğumdan sonraki ilk adet kanamanızdan sonra takılabilirsiniz. Eşinizin prezervatif kullanması da, doğru şekilde kullanıldığı zaman koruma sağlar.

- Spiral ve prezervatif yöntemlerini kullanamayan kişilere "üç aylık depo progestinler" yapılabilir. Sütünüze zararı yoktur. Tam olarak 90 gün süreyle korunma sağlar, bu sürenin sonunda tekrar yapılması gerekir.

- Üçüncü ayınızdan sonra uzun etkili, cilt altı implantlarını (progesteron içeren) kullanmanız da alternatif bir yöntemdir.

- Klasik doğum kontrol hapları hem östrojen hem de progestinleri içerir. Emzirme döneminizde doğum kontrol hapları kullanmanızı önermiyoruz.

- Doğumunuz sonrası artık kesinlikle yeni bir çocuk istemiyorsanız ve 35 yaşın üzerindeyseniz "tüplerin bağlaması (ligasyon)" işlemi yaptırabilirsiniz.

- Tüp ligasyonu işlemi ise, sezaryenle doğumunuz gerçekleşirken, önceden işlem için rızalarınızı alınarak, ameliyatınız sırasında yapılabiliyor. Tüplerin bağlanması durumunda, geriye dönüş yok denecek kadar az olduğu için bebek istememe konusunda kesin kararlı olmalısınız.

- Diğer doğum kontrol yöntemleri; cervical cap, vajen içi fitil ve kremler, geri çekme yöntemleri (coitus interruptus) ise koruyuculukları daha az olan yöntemlerdir.

Doğumdan Sonra Sekste Yavaş Hareket Edin
Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Y. Özay Özdemir, doğumdan sonra sekste dikkat edilecek konular hakkında şu önerilerde bulundu:

- Doğum sonrasında, bedeninizde ortaya çıkan değişimler konusunda eşinizi de bilgilendirin. Özellikle ilk üç ay vajinal mukoza (vajina içi derisi) daha ince ve hassastır, vajinal ıslanma, doğum öncesine göre daha az olabilir.

- Cinsel birliktelik sırasında vajinal ıslanma ve vajinal açılma, doğum öncesine göre daha uzun sürede gerçekleşebilir.

- Cinsel birleşme odaklı, kısa süreli cinsel ilişkiden kaçının. Birleşme öncesi cinsel oyunlar için daha uzun zaman ayırmaya gayret edin. Özellikle doğum sonrası ilk üç ay, bedensel duyumlara odaklanan, sıralı sevişme uygulamaları yapın.

- Birbirinize, sırayla (önce bedenin arka yüzü sonra ön yüz) dokunma çalışmaları yapın. Önce yalnız cinsel organlar dışında kalan kısımlar, daha sonra cinsel organların da dahil olduğu tüm bedene dokunuşlar uygularken hemen cinsel doyuma ulaşmayı hedeflemeyin.

- Cinsel birleşme için sizin de aktif olabileceğiniz pozisyonları tercih edin ve cinsel ilişkiyi siz yönetin. Cinsel birleşmeyi gerçekleştirmek konusunda yoğun endişe duyuyorsanız, birleşme girişimi sırasında acı hissi ve ağrı duyumsarsanız, ilişkiyi sürdürmekte ısrarcı olmayın.

- Doğum sonrası, yine özellikle üçüncü aya dek, cinsel doyum (orgazm) sırasında gerçekleşen kontraksiyonlar (cinsel bölge etrafında hissedilen kas kasılıp gevşemeleri) daha az sayıda ve daha az yoğunlukta olabilir.

- Eşler (erkekler) de doğum sonrası süreçte karmaşık duygular içinde olabilirler. Bir yanda "bir ebeveyn olmanın" yaşattığı duygular, diğer yanda gebelik ve doğum nedeniyle çeşitli değişimler yaşamakta olan eşin durumu arasında bocalayan kocalar. Tüm bu yaşananların etkisiyle onların da cinsel tepkilerinde değişiklikler olabilir. Cinsel açıdan uyarılmakta veya o zamana dek bir sorun yokken boşalmayı (ejakülasyon) kontrol etmekte zorlanabilirler.

Uzmanlar seksi sabah öneriyor

ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, sabah yapılan seks, çiftlerin gününün iyi geçmesini sağlıyor, ayrıca bağışıklık sisteminin güçlenmesine yarıyor. Bunun nedeni, sevişme sırasında salgılanan 'oksitosin' hormonu.

DAHA SAĞLIKLILAR
Bilim adamları, sabahın erlen saatlerinde seks yapanların daha sağlıklı ve mutlu olduğunu söylüyor.

DAHA GÜZEL VE GÜÇLÜ HİSSETTİRİYOR
Uzmanlar, sabahları yapılan seksin mutluluk hormonu oksitosini tetiklediğini, böylece çiftin gün boyunca daha aşk dolu ve bağlı hissettiğini ifade etti. Ayrıca, kendini daha güzel ve daha güçlü hissedersin. Sabah seksi, vücuda bağışıklık kazandıran bir antikor olan IgA seviyesini arttırıyor. Doyuma ulaşınca östrojen seviyesi yükselir; bu da saç ve cildin dokusunu iyileştiriyor.

Hamilelikte Cinsel Yaşama Ara Vermeniz Gerekmez

Hamilelik döneminizde keyifli ve sorunsuz bir ilişki yaşamak istiyorsanız hamilelikte cinsel ilişki pozisyonlarını bilmenizde fazlası ile yarar olacaktır. Şimdi gebelik döneminde sağlıklı bir cinsel yaşam için uygun olan pozisyonlara değinmek istiyoruz.

            Hamilelikte cinsel ilişki pozisyonlarında önemli olan kadının karın içi basıncını oluşturmayan pozisyonların tercih edilmesi gerekmektedir. En çok kullanılan pozisyon gebenin yatak üzerinde dizlerinin üzerinde olması ve erkeğin arkada olduğu pozisyondur. Bu karın basıncını oluşturmayarak ve mutlu bir birliktelik için sürekli olarak tercih edilen bir pozisyondur. Bu pozisyonda bebeğin su kesesinin hasara uğraması ya da yırtılma riski yok denecek kadar azdır. Diz ve dirseklere dayanılarak durulan bu pozisyon son derece idealdir.

            Hamilelikte cinsel ilişki pozisyonlarından bir diğeri de  erkeğin yatak üstünde sırt üstü yattığı kadının da dizleri üzerinde erkeğin organının üstünde olduğu pozisyondur. Hamile kadınlar bu pozisyonla kolay bir şekilde orgazma ulaşabilmektedir. Bu pozisyonda hamilelik esnasında karın içi basıncı arttırmamaktadır. Gebeliğin bütün dönemlerinde tercih edilebilecek olan pozisyonlardan biridir. Kadın bu pozisyonda daha aktif olduğu için hareketlerini daha kontrollü bir şekilde gerçekleştirebilir.

            Hamilelikte cinsel ilişki pozisyonlarından bir diğeri de her iki eşin de yatak üzerinde yana durarak gerçekleştirdiği birlikteliktir. Hem gebe olan kadın hem de erkek için en az efor sarf edilen pozisyonlardandır. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde karın boşluğu arttığında daha çok kullanılması gereken bir pozisyondur.

            Hamilelikte cinsel ilişki pozisyonlarından birisi de kadının kalça kısmanın yatak ucunda olduğu ve erkeğin ayakta olduğu pozisyondur. Burada gebe kadın pasif durumdadır. Erkek ise aktif rol üstlenir. Bu pozisyon gebeliğin her döneminde rahat bir şekilde uygulanabilmektedir. Tüm pozisyonlarda meme uyarımı yapılmamalı çünkü bu rahim kaslarının kasılmasına sebep olmaktadır.

Kokunuz Duyguları Nasıl Harekete Geçirir?

Koku neden bu kadar önemli?

Kokunuz sizinle ilgili o kadar çok şey anlatır ki hatta kişiliğinizi ele verir.

Koku; Limbik sistemi denilen beynin koku merkezini harekete geçirerek duyguları, öğrenme yeteneğini, hafıza ve yaratıcılığı etkilerken aynı zamanda sizin bilinçaltınızın e
n derin ve kuytu köşesinde bir gün açığa çıkmayı bekleyen sinsi bir duyudur. Koku alma duyusu 7/24 çalışır, asla uyumaz ve yanılmaz. Vücudun ilk ve en tanımlayıcı deneme mekanizmasıdır.

Parfüm Ortaçağ zamanında ilk kez Fransızlar tarafından kullanılmaya başlanarak tüm dünyaya yayılmıştır.

Hem kadınlar hem erkekler için koku tercihleri farklı olup çiçeksi, baharatlı, sabunsu ya da şekerli kokulardan bize en çok yakışanı bulmaya çalışırız.

Peki hangi kokunun sizinle bütünleşeceğine nasıl karar vermelisiniz?

Kişinin kullanacağı parfüm; ten yapısı, cilt tipi, yaşadığı bölge hatta mevsimsel yapısı, ait olduğu etnik grup, beslenme şekline göre farklılık gösterir. Dolayısıyla aynı kokunun farklı tenlerde farklı koktuğunu aynı zamanda kalıcılık süresinin de farklı olduğunu hissetmişsinizdir.

koku ve duygularKokuları tercih ederken dikkat edeceğiniz hususlar:

Kokunun öyle büyük bir gücü var ki, sizi egzotik, masum, güçlü, kışkırtıcı ya da seksi gösterebilir.

Ten ve saç rengi parfüm seçiminde önceliği alır. Sarışın, kumral, esmer ve kızıl olarak 4 gruba ayırabiliriz. Kokuların bu katagorilere göre seçimi, parfümün daha uzun süre vücutta taşınabilmesi yani kalıcılığı açısından önemlidir.

Sarışın bayanlar için: Vanilya notları ile  hanımeli, müge, zambak gibi zarif çiçeksi notları tercih edebilirsiniz. Üzerine musky notlarla desteklenmesi kalıcılığı arttıracak ve özel hissetmenizi sağlayacaktır.

Kumral bayanlar için: Baharatın çiçekle dansı sizde çok özel bir izlenim bırakmakla beraber uzun süre kokuyu taşıyabileceksiniz.

Esmer bayanlar için: Gül ve yasemin ile zenginleştirilmiş oryantal parfümler sayesinde kendilerine daha bir güvenli olacaklar.

Kızıl saçlı bayanlar: Ten yapıları genelde beyaz ve hassas olduğu için seçimlerinde floral içerikli parfümlerden, tazelik ve ferahlık hissi veren yeşil marin kokulardan yapmalılar.
Doğal kokuları sabah saatlerinde kullanmayı tercih ederken,

Baharatlı ve şekerli kokuları akşam saatlerinde ve özel davetlerde tercih etmek daha uygun bir seçim olur.

Koku sizi anında bambaşka bir yere nasıl götürür?

Aroma tek başına anlamsızdır. Ancak yaşadığınız deneyimle bütünleşen bir koku, daima sizin hafızanızın bir yerinde kalır. Her an sizi yine o zamana götürmek üzere hazır bekler. Öyle ki koku olumlu bir anıyla bütünleşmişse sadece o kokunun yanından dahi geçseniz sizi o andan alıp bambaşka yerlere götürür. Birçoğunuzun eski sevgilinin kokusunu duyduğu anda karnında ve kalbinde bir hareketlilik başlar. Hatta o kadar tehlikeli bir oyundur ki bu, aynı kokuyu kullanan başka bir erkeğe aşık olmanız bile olasıdır.  Çünkü kokular duyguları harekete geçirir ve karar verdirir. Ya da olumsuz bir olayla bütünleşmiş bir koku, o anda ne kadar mutlu olursanız olun anlık dahi olsa sizi bir anda sarsabilir.

Parfüm vücudun neresinde kullanılır?

Parfümün etkisinin uzun süreli olabilmesi için yaygın olarak bilinen ancak çabuk uçup giden bölgelerden farklı bir yol izlemeniz daha faydalı olacaktır.

Örneğin, parfümü havaya sıkıp altından geçiniz. Saçların kokuyu tutma özelliği vücudun bir çok yerine kıyasla daha fazladır. Saçlarınıza yapışan parfüm zerrecikleri kokunun uzun süre etrafınıza yayılmasını sağlayacaktır.

Bilek içi ve kulak arkası, en yaygın bilinen parfüm uygulama bölgeleri olup vücudun sıcak bölgeleri olmasıyla parfümün yayılmasını kolaylaştırmasıyla bilinir. Ancak aynı zamanda parfümün daha çabuk uçup gitmesine neden olur.

Göğüs, kalça kemiği ve bacak üstleri çok bilinen bölgeler olmamakla beraber havayla temas edemedikleri için parfümünüz teninize hapsoluyor ve kalıcılığını çok uzun süre koruyarak, koku yaymaya devam ediyor.